Tarih kitaplarımız sağ olsun, Viyana zihinlerimize "Avrupa'nın kapısından döndüğümüz yer" olarak kazınmış durumda. Güncel Avrupa kapımız Kapıkule olsa da, Viyana'ya gidince Batı Avrupa'nın başlangıç noktasının orası olduğunu anlıyorsunuz. Bize hep ülkemiz Doğu'yla Batı'nın arasındaki köprü olarak anlatılır. Katıldığım konferansta aynı tabiri Avusturyalılar, Viyana için kullandığında haliyle şaşırdım. Ama şehrin tarihine ve coğrafi konumuna baktığınızda neden böyle söylediklerini anlayabiliyorsunuz.
Viyana'ya açılan havalimanı kapısı ise, Schwechat kasabasında yer alıyor. Buradan S7 trenleriyle 4,40 €'ya 25 dakikada Viyana şehir merkezine gidebiliyorsunuz. Aynı tren biletiniz, gün içinde tek yönlü olarak metro hattında da geçerli.
Şehirde kaç gün kalacağınıza bağlı olarak 24-48-72 saatlik şehir kartlarından satın alabilirsiniz. Bu kartla metro hattını istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. Kart ayrıca müzeler, restoranlar ve havalimanı dönüş treni için indirimler sunuyor. Şehirdeki metro hattında turnikeler yok. Kartınızı ya da metro biletinizi ilk metroya binişinizde makinesinde damgalatmanız gerekiyor. Eğer kart damgalı değilse ya da biletiniz yoksa, yapılan kontrollere denk gelmeniz durumunda 100 € cezaya maruz kalabilirsiniz.
Şehir merkezinde dolaşmaya başladığınızda kendinizi açık hava müzesinde dolaşır gibi hissediyorsunuz. Tabi binaların düzeni ve yapısı hemen akıllara "Alman disiplini" klişesini getiriyor. Şehir geçmişinde bir çok ünlü isme ev sahipliği yapmış. Aynı anda Freud, Hitler, Tito ve Stalin'in bir arada şehirde bulunduğu dönem bile olmuş.
Meşhur müzisyenler ve en önemlisi Mozart'ın da ünlü eserlerini bu şehirdeyken yapması sebebiyle Viyana, müziği fazlasıyla sahiplenmiş durumda. Önemli konserler için planınızı önceden ayarlamanız gerekir ama vaktiniz müsaitse şehirdeyken de bir çok opsiyon bulabiliyorsunuz.
Şehrin en meşhur yemeği Schnitzel. Ünlü sıra beklenen restoranların yanı sıra, daha iddiasız noktalarda da bugüne kadar yediğinizden daha lezzetli schnitzeller yiyebiliyorsunuz. Karşınıza gelen schnitzelin büyüklüğü size "insan yiyecek bunu" repliğini hatırlatabilir. Ayrıca buraya geldiğinizde schnitzelin sadece tavuktan yapılmadığını, et sevenler için çok lezzetli opsiyonlar olduğunu görüyorsunuz.
Şehir merkezinde ya da herhangi bir bölgesinde soluklanabileceğiniz birçok kafe bulunuyor. Şu meşhur kuşatma sonrası bıraktığımız kahve çuvalları, burada büyük bir kültüre dönüşmüş durumda. Kafelerde sadece kahvenizi içip kalkabileceğiniz gibi, yemek-içki-tatlı alternatiflerini de bulabiliyorsunuz.
Şehrin gitmeden tahmin edebileceğiniz bu detaylarına ek olarak bana sürpriz yapan yerleri şöyle:
-Beklemediğim kadar renkli binalara sahip sokaklar
-Şehir merkezinde sizi gezdirebilecek, pek de ucuz olmayan faytonlar
-Şehrin içinden geçen nehrin şarkısıyla tanıdığımız Tuna nehri olması
-Nehre yakın bir noktada bulunan Prater eğlence parkı
-Nehrin iki yakasında şehrin birbirinden tamamen farklı olması
-Dışarıdan büyük bir bina gözüken ama içine girince güzel bir park-bahçeyi barındıran koca yürekli üniversite
-Şehrin içinde ismi Türk olan sokak ve parklar
-Şehirde yaşayan Türklerden çok, turist Türklere rastlamak
-Göçmen tartışmalarının zirve yaptığı bir dönemde gitmeme rağmen şehrin içinde bu havaya hiç rastlamamak
Bu yazıyı aylar sonra tam da Viyana civarlarından geçerken yazmak ise hoş bir tesadüf oldu.
Yorumlar
Yorum Gönder